İsim değişikliği hususu toplumumuzda sıkça gerçekleştirilen, kişilerin çeşitli sebeplerle başvurdukları bir işlemdir. Bu yazıda kısaca isim değiştirme hususunun hukuki nitelendirmesi ve bunun yanında takip edilmesi gereken prosedür ile uygulamada ortaya çıkan sorunlar ile çözüm yöntemleri açıklanacaktır. Bireylerin sahip olduğu isim ve soy isimleri toplumda kişileri ayırmaya ve genel düzeni sağlamaya da yaradığından asıl olan kişinin isim ve soy ismini istediği şekilde ve istediği zaman değiştirememesidir. Ne var ki bu kuralın istisnasız biçimde uygulanması kişilik haklarına müdahale teşkil edeceğinden isim değişikliği hukuki yollar ile yapılması gerekmektedir.
İsim değişikliği hukuk sisteminde Türk Medeni Kanunu’nun belirlenmiş olduğu yasal çerçevede dava edilmek suretiyle mümkündür. Bu noktada istisnai bir düzenleme olarak iç güvenlik yasası ile dilekçe suretiyle isim değişikliği talebi olan kişilerin mutlak suretle 4721 sayılı Medeni Kanun’un 27. Maddesi doğrultusunda isim değişikliği davası açması gerekmektedir.
İlgili madde başlığı “adın değiştirilmesi” başlığını taşımakla metni “Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimlerden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilan olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirilme kararının kaldırılmasını dava edebilir.” şeklindedir.
Sahip olduğu isimden memnun olmayıp herhangi bir gerekçe ile değiştirilmesini isteyen kişilerin açacakları isim değişikliği davalarında dikkat edilecek ilk husus açılacak davada kişinin haklı bir sebebinin bulunması yani mevcut ismin değişmesinin kişiye bir fayda sağlamasıdır. Söz konusu haklı sebep ile ilgili olarak takdir yetkisine hâkime aittir. Bununla beraber isim değişikliği talep etmek için haklı görülen sebepler bir yasa maddesine sayılmış değildir. Bunun yanında uygulamada isim değişikliği davalarında sıkça rastlanan konular olması sebebi ile kabul görür.
İsim ve soy isim değişikliği davalarında uygulamada zamanla görev problemleri ortaya çıkmış ve Asliye Hukuk Mahkemesi ile Sulh Hukuk Mahkemesi görevli mahkemenin hangisi olacağı konusunda huşularında farklı görüşler ortaya konulmuştur.
Hukuk Mahkemeleri Kanunu ve Yargıtay ‘ın kabul gören içtihatları doğrultusunda görevli mahkeme isim veya soy isim değişikliği davaları şayet talep haklı bir nedene dayanıyor ve bu nedenle değişiklik talep ediliyorsa Sulh Hukuk Mahkemesi olacaktır. Nitekim bu durumda çekişmesiz yargıdan bahsedilmektedir. Şayet isim ve değişikliği taleplerinde haklı neden söz konusu olmayıp, Nüfus Müdürlüğü’nün sorumluluğundan kaynaklanan (yazım yanlışlığı gibi) durumlar söz konusu ise bu durumda çekişmesiz bir davadan bahsedilmeyeceği için görevli olduğuna yönelik Yargıtay Kararları da bulunduğundan uygulamada her iki durumda da Asliye Hukuk Mahkemeleri görevsizlik kararı vermeden davaları karara bağlamaktadır.
İsim değişikliği davalarında talep edilen isim sahibinin beyanlarını ispatlaması bakımından genellikle en az iki adet tanığın ifadesine başvurulmaktadır. Bu tanıkların kişinin ailesinden olabileceği gibi en az bir tanesinin talep edenin sosyal yaşantısından arkadaşı olması faydalıdır.